Hız ve Samimiyet. İşte Bütün Mesele Bu.
Hızın hüküm sürdüğü bir dünyanın, bir zamanın tam ortasındayız. Her şey hızdan ibaret. Günlük yaşantımıza baktığımızda hızlı olma dürtüsünün peşimizi bırakmadığını görüyoruz.
İşe yetişmek için acele ediyoruz. İşimizi ne kadar çabuk bitirirsek, o kadar iyi. Revizyonları ne kadar hızlı yaparsak, o kadar şahane. Öğle yemeği hızlı gelmeli, çünkü acıktık değil mi?
Toplantılar hızlı bitmeli ki eve vaktinde gidebilelim. Durumun vahametini abartmak istemem ama bu gerçek.
Hızlı olma düşüncesi artık yaşantımızın bir parçası haline geldi. Her şeyin hızlı olmasını istiyoruz. Market siparişimiz 10 dakika geciktiğinde hemen müşteri hizmetlerine bağlanıyoruz. YouTube'da telefonla video izlerken bile sıkılıp, sağ baş parmağımızla videoyu hızlı hızlı geçiyoruz. Demem o ki; hızlı olmayı, olması gerekenmiş gibi algılıyoruz artık. Bunda teknolojinin gelişmesi, dijitale adapte oluşumuzun büyük bir payı var tabii ki.
Dünyada her an yeni gelişmeler oluyor, saat tik tak tik tak işliyor. Yunan Filozof Heraklitos'un dediği gibi: ‘’Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız. Çünkü nehir aynı nehir değildir ve siz aynı siz değilsiniz.’’ İşte değişimin sürekliliğini en güzel tanımlayan ifadelerden biri...
Hal böyleyken, güncel kalmak için hızlı olmak, gelişmeleri kaçırmamak gerek; hızlı hareket etmek gerek. Sadece fiziksel hareketten bahsedemeyiz. Dijital dünyada artık hareketler de dijital. Hıza biraz da markaların penceresinden bakalım mı?
İki önemli kavram var bugün, olmazsa olmaz. Bir markayı başarılı kılan, sevilen hale getiren, topluluklarla bağ kurduran bu iki kelime: Hız ve samimiyet. İşte bütün mesele bu.
Bir tüketici olarak çok sevdiğiniz x markasından bir hizmet veya ürün aldınız. Sıkıntı yaşadınız ve bu mağduriyetin giderilmesini istiyorsunuz. Ne kadar beklersiniz? 2 ay bekleyip hala sonuca ulaşamayan o markayı eskisi gibi sevmeye devam edebilir misiniz? Hiç sanmıyorum.
Oysa nötr duygular beslediğiniz x markasından dolayı mağduriyet yaşadınız diyelim. Gerekli yerlere başvurdunuz ve sözünüzü ikiletmeden, gerçekten samimi, kişiye özel ve değerli hissettiren bir yaklaşımla çözüm bulundu. Artık o markaya nötr kalabilir misiniz? Markanın büyüklüğü, pazar payı, ne kadar yıldır yolculukta olduğu fark etmiyor. Hız ve samimiyetin olmadığı hiçbir yol, tüketicinin kalbinden geçmiyor.
Kriz yönetimi, topluluk yaratma ve bağ kurma gibi markanın yol haritasını belirleyen önemli süreçlerde hızlı ve samimi olmak çok değerli. Dijital dünyada iddia niteliği taşıyan bir haber bile anında yayılıyor. Markaların zor duruma düşeceği bu gibi kriz durumlarında, 5 gün sonra açıklama yapmak, hiçbir şey yapmamakla aynı şey demek. Hele o açıklama gerçekten samimiyet ve şeffaflık kokmazsa…
Hep derler ya, marka da yaşayan bir insan gibidir. Siz hayatınızda, istediğinizde yanında olmayan ve samimiyetsiz birini ister misiniz? Peki o kişiye paranızı ve vaktinizi verir misiniz? Asla.
Hız ve samimiyet. İşte bütün mesele bu.